Stefan Zweig, eserleri en çok sevilen yazarlardan biri sanırım.Yani yazarı seven, kitaplarını tavsiye eden birçok kişiye rastladım.Ama itiraf edeyim ki benim bir türlü sevemediğim bir yazar ve eserlerini de keyifle okuyamıyorum açıkçası.Aslında özellikle kısa klasiklerde efsaneleşmiş bir isim fakat maalesef bana hitap etmiyor.Buna rağmen çabalayıp birkaç eserini okudum ama düşüncelerim aynı.Bu yazımda bahsedeceğim Geçmişe Yolculuk eseri de okumaya çalıştığım eserlerinden biriydi.Konusuna çok bakmadan sadece başlığıyla ilgimi çeken bir kitap oldu.Bir ihtimal bu, zaman yolculuğu konulu olabilir mi diye düşünerek almıştım.Öyle bir fantastik eser değilmiş:) Kitap zaten kısa olduğundan tamamını okuyup bitirdim ve yorumlarımı sizlerle paylaşmak istedim.
Kitap içerisinde iki tane hikaye yer alıyor.Bir tanesi kitaba da ismini veren Geçmişe Yolculuk isimli hikaye.Bu hikayede yasak aşk yaşayan sevgililerin araya savaş girmesi sonucu ayrı düşmesi ve 9 sene sonra bir trende buluşmalarını anlatılıyor.Seneler sonra trende buluşan bu çift birbirlerini gördükleri zaman geçmişe yolculuk yapıyorlar ve eski anılarını hatırlamaya başlıyorlar.Birbirlerini ilk gördükleri an, ilk kez bir şey hissettikleri zaman, yaşadıkları şeyler, hisler, hepsi gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyor.9 sene öncesindeki aşkları o kadar büyük ki bu aşkın hiçbir zaman bitmeyeceği ve sonunda birbirlerine kavuşacaklarını düşünürler.Fakat araya giren 9 sene ve o dönem yaşanan savaşın zorlukları ikisinden de çok şey alıp götürmüştür.O günleri ne kadar hatırlarsa hatırlasınlar aynı tutku yoktur.O büyük aşk artık oldukça küçülmüş, eskiden ikisinin amacı olan o sevginin yerini daha başka şeyler almıştır.Bu karşılıklı biten aşktan geriye, geçmişi anımsayan iki yabancı kalmıştır.
Kitaptaki diğer hikaye ise, Geçmişe Yolculuk'a göre daha kısa olan Ormanın Üzerindeki Yıldız hikayesi.Açıkçası bu hikayeyi pek hatırlamıyorum.Biraz kitap arkasındaki anlatıma baktım.Daha çok psikoloji içerikli bir hikayeydi anladığım kadarıyla.Bir ayrılık hikayesini anlatıyor.
Şöyle bir baktığımda aslında ilk hikaye çok güzel.Çok bilindik konulardan insan psikolojisinin derinlerine inilmesi ve detaylı anlatılması oldukça güzel.Ama ben kitabın daha çok savaş dönemini anlattığı kısımlarını beğendim.
Kitaptan Alıntılar:
-Aşağıda takırdayan tekerlekler görünmez bir ilerleme gösterirken, adam ile kadının düşünceleri; herbirininki farklı olmak üzere düşler aleminde geçmiş zamanlara doğru süzüldü.
-Ne kadar uzun, geniş bir zamandı bu dokuz yıl; bu güne, bu geceye kadar dört bin gün, dört bin gece.Ne kadar uzun, yitik bir zaman, fakat tek bir düşünce sıçramasıyla başlangıcın başlangıcına varılabiliyor.
-Geçmişlerini arayan, artık gerçek olmayan o zamanlara içi boş sorular yönelten bu gölgeler kendileri değil miydi? Canlanmak isteyen ama bunu başaramayan gölgeler kendileri değil miydi? Ne o ne de kadın artık eskisi gibi değildi ama hala ayaklarının dibindeki bu kara hayaletler gibi nafile bir çabayla kendilerini bulmak için didinmiyor ve kendilerinden kaçıp ardından kendilerini tekrar yakalamaya çalışmıyorlar mıydı?
-"Her şey eskisi gibi, yalnızca biz öyle değiliz."
Yayınevi: Koridor Yayınları
Tür: Kurgu
Sayfa Sayısı: 80
Bu yazı reklam değildir.
6 Yorumlar
zweig ülkemizde en çok basılan ve okunan yabancı yazar. ben de ısınamadım kendisine ancak işte kitapları artık telif dışı ve kısa kısa diye bütün yayınevleri basar oldu :) hafif kolay okunan kısa öykümsü şeyler yazıyor :)
YanıtlaSilBunu bilmiyordum:)
SilYazarın başka kitaplarını okumuştum, bunun da konusu güzelmiş listeme ekledim :)
YanıtlaSilŞimdiden keyifli okumalar:)
Silçok güzel bir inceleme yazısı olmuş teşekkürler
YanıtlaSilRica ederim:)
Sil